Suud Rejimi “terörle mücadele” adı altında “Terörizmi” dünyaya yayma toplantısına ev sahipliği yaptı
Terörün kökü vahhabi öğretilerde mevcut bulunduğu halde Arabistan’ın başkenti Riyad geçen gün sözde islamcı – Askeri koalisyonuna üye ülkelerinin savunma bakanları zirvesine ev sahipliği yaptı.
Geçen gün Suud veliahtı Muhammed bin Selman söz konusu koalisyona üye ülkelerinin savunma bakanlarının oturumunun açılışında ; ”Hali hazırda 40’dan fazla ülke terörle mücadele için hazır olduğunu ilan etti.” ifadesini kullandı.
Kuşkusuz küresel bir tehdit haline gelen terörizim ile mücadele için küresel bir irade gerekmektedir. Oysa Suudi Arabistan en azından şu anki durumda terörle mücadele bayraktarı ve iddiacısı olamaz. Arabistan’ın son yıllarda ortadoğu bölgesinde geçmişine baktığımızda Riyad’ın terörle mücadele iddiasının daha çok acı bir siyasi alay olduğu ispatlanmış olur.
Suudi Arabistan rejimi Suriye’de son 7 yıl içerisinde terör örgütlerinin asıl destekçilerindendi.Öte yandan bu ülke Yemen’de Mensur Hadi’nin müstafi hükumetine yardım etmek için terör örgütlerinden yararlanıyor. Irak ve Suriye’de IŞİD tekfiri teröristlerin yenilgisi dolayısıyla direniş ve bölge halklarına tebrikte bulunan Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Abdülmelik Husi, , bu zaferin bölge halklarının zaferi olduğunu zira Amerika ve bölgedeki Suudi rejimi gibi uşakları tarafından oluşturulup desteklenen büyük bir bela ve musibetten kurtardığını bildirdi. Irak yetkilileri defalarca Arabistan’ın terör eylemlerine destek verdiğini açıklamışlardır.Terör örgütlerinin fikri temelleri de Suudi Arabistan’daki vahhabi ve tekfirci görüş ve ve öğretilerine dayanıyor. Bu arada Washangton Times gazetesinin köşe yazarlarından Kal Tomas bu konuda şu satırlara yer veriyor:” Teröristlerle mücadele etmede Suudi Arabistan’a güvenmek, ırkçılıkla mücadele etmek için “Büyük Colossus” ile koalisyon kurmak gibidir.Bir şeytanı yıllarca tasarlayıp ele alan Suudi Arabistan şimdi kendisini onunla mücadele etmede sorumlu görüyor.Teröristlerin barındıkları yer terörle mücadelenin odak noktası olamaz.”
Suudi Arabistan rejimi 14 Aralık 2015 tarihinde Riyad liderliğindeki sözde islami terörle mücadele koalisyonunun kurulmasını ilan etti. Başka bir ifade ile bu koalisyonun kuruluşundan yaklaşık 2 yıl geçtiği bir sırada IŞİD gibi terör örgütleri yeni yeni Ortadoğu’da çökme sürecini yaşıyor. Arabistan’ın başını çektiği bu koalisyon son iki yılda terörle mücadelede hiç bir adım atmış değil oysa İran İslam cumhuriyeti , Suriye, Irak ve Lübnan Hizbullah’ı terörle mücadelede büyük başarıların altına imza atmış ve Irak ile Suriye’nin bu cani örgütlerden temizlenmesi bu başarıların en önemli örneği sayılıyor.
Riyad’ın başkanlığında sözde İslamcı-Askeri Terörle Mücadele Koalisyonunun yalnızca bir propaganda şov ve kamuoyu üzerinde düşük etkisini kanıtladığı şey, koalisyonun İran İslam Cumhuriyeti liderliğinde direniş merkezli eksenin bulunmaması. Aynı şey, Suudi Arabistan’ın, terörizmi direniş ekseniyle yüzleşmeyi amaçlayan siyasi bir araç olarak kullanması için de geçerli.
Suudi Arabistan Hizbullah’ın Suudilere karşı kullanılmak üzere Yemen’de füze üretimi ve transferinde rolü ile ilgili kanıtları olduğunu ileri sürdü. Arabistan bu şekilde oluşturulan ortam ve söyledikleri yalan iddialarla Arap Birliği oturumu sırasında Lübnan Hizbullah’ının kınanmasını sağlamayı amaçladı. Suudi Arabistan, Lübnan’ın bu kaideden müstesna olmaması gerektiğini vurgulayarak Hizbullah’ı kınaması gerektiğini aksi halde Riyad’ın lbnan’un Arap Birliği üyeliğini askıya alma önerisinde bulunacağını belirtiyor.
Her halükarda Suudi Arabistan kendi bölgesel siyasetlerinde koalisyon stratejisini kullanarak son dönem bölgede uğradığı hezimetlerini Arap ülkelerin de katıldığı çeşitli oturum ve koalisyonlarda inkar etmeye çalışıyor.