Yemen Direnişi, Al-i Suud’un Kâbusu Oldu

  • 19 Eylül 2019
  • 697 kez görüntülendi.
Yemen Direnişi, Al-i Suud’un Kâbusu Oldu

 Batı Asya konuları uzmanı ve  Allame Tabatabai Üniversitesi öğretim üyesi Sadullah Zari,Yemen direnişinin, iki  büyük Suudi petrol rafinerisine yönelik saldırısı o kadar sarsıcı oldu ki, son 20 yıl içindeki “en büyük petrol şoku” olarak adlandırıldı.

Yemen direnişinin İHA operasyonunun önemi bir yandan vermiş olduğu hasara, diğer yandan da onun “yapım” ve “yönetilmesi”ne dayanıyor. Bu hasar ve sonuç, bazı zamanlarda bir yerde ve bir noktada meydana gelen doğal bir felaketle meydana gelmiş olabilirdi. Ancak olayın tekrarlanması planlanabildiği için, sonucu çok daha büyüktür. Burada gerçekleşen sadece Haris ve Bakik’deki iki büyük rafinerinin imha edilmesi değil, İHA’ların bir ülkeden geçmesinin yanında, ülkedeki en prestijli savunma sistemleri tarafından güçlü bir şekilde korunan rafinerilerin kalbine çarpmasıydı. Aslında, bu sahnede stratejik bir olaya şahit oluyoruz ve Yemen Savunma Bakanı’nın ülkesinin Suudi Arabistan’ın güvenliğini donatmayı üstlenerek,  ülkeye gelişmiş ve verimli silahlar satmaya hazır olduğunu söylemesi ters bir şey değil.
Bu hususta aşağıdaki noktalar önemlidir:
1-ABD yetkilileri, Suudi Arabistan’ın petrol üretiminin yarı yarıya düştüğünü açıklaması ve petrol fiyatlarında yüksek bir artışa yol açtığını belirttiği iki büyük petrol rafinerisinde Cumartesi günü gerçekleşen ölümcül patlama, ABD ve bölge temsilcilerinin tesislere karşı son derece savunmasız olduğunu ve onların tesisleri için güvenli bir yer olmadığını gösterdi. Yaklaşık bir ay önce Yemen direnişi on adet İHA ile hiçbir İHA’sını kaybetmeden Birleşik Arap Emirlikleri’nden 10 kilometre uzaklıktaki Suudi Arabistan’ın el-Şeybe petrol tesislerini vurdu ve petrol tesislerine ağır bir darbe indirdi. Bir ay önce, ezilen Yemen halkına karşı saldırganlıklarına son vermek Suudilerin çıkarına olurdu. Suudi hükümeti, o tarihte Yemenliler tarafından tekrar tekrar acıyı tatmasına rağmen, inatla geri çekilmedi. Şimdi daha büyük bir sahne ile karşı karşıya. Rafinerilerden biri, Suudi Arabistan’ın başkenti olan Riyad’dan mesafe olarak uzak değil. Bu gösteriyor ki, Yemen direnişi ihtiyaç duyarsa bir daha ki sefere Riyad’a geniş bir saldırı düzenleyebilir. Öyle ki, Aramco petrol rafinelerinin savunması, Riyad’ın savunmasından daha sağlamdı. Burada şu soru gündeme geliyor; Suudi Arabistan bundan sonra ne yapacak? Acaba mevcut acımasız politikayı sürdürecek mi, yoksa daha fazla hasarı önlemek için Riyad’da akıllıca bir güç unsuru olacak mı?
 2- İsrail gazetesi The Jerusselam Post’un iki gün önce bildirdiği gibi, Ensarullah’ın insansız hava aracı saldırısında, “ciddi bir tırmanış” oldu. İki hedeften biri, geçtiğimiz ay Birleşik Arap Emirlikleri yakınında saldırıya uğradı. BAE, son iki aydaki sinyallere göre Yemen meydanından ayrılması bekleniyor; ancak Yemen’in güneyindeki askeri ve siyasi gelişmeler beklentinin yok olduğunu ve BAE’nin Yemen halkına karşı saldırganlığını sürdürmeye devam edeceğini gösterdi. Şimdi, Yemen direnişinin Haris ve Bakik’deki insansız hava saldırıları BAE’ye yeni bir sinyal verdi. BAE mevcut ikiyüzlü politikasını sürdüremez ve Yemen’in dağılmasının Yemen’e karşı girişilen savaştan daha büyük bir suç olduğunu bilmelidir. Eğer, Abu Dabi ve Dubai’de akil insanlar varsa, en kısa zamanda Yemen’in iyisini ve kötüsünü Yemen halkına teslim etmeliler. Bir ay önce el-Şeybe’de yaşananlar veya birkaç gün önce Haris ve Bakik’de yaşananlar, eğer Dubai’de veya Abu Dabi’de yaşanırsa bu iki emirlikten bir şey kalmaz ve bu durum BAE’ni riskli bir ülke yapıyor. Yemen direnişinin liderinin, geçen hafta BAE’ne yönelik bu konudaki uyarıları çok önemliydi. BAE, Pompeo ve benzerleri ile Abdulmelik el-Husi ve Nasrallah ile benzerleri arasında ciddi bir farkın olduğunu bilmelidir.
Pompeo, Suudi Arabistan’ın doğusunda gerçekleşen petrol rafinelerine yönelik saldırının İran’ın işi olduğunu söylüyor. Ondan sonra Amerikalı bir senatör, Amerika’nın güvenliğindeki bu skandalın etkisini azaltmak için şöyle söylüyor: “Haris ve Bakik’i cehenneme çeviren saldırı dronların teknolojisi, dronların kendisi ve uçtukları noktayla alakalı değil, İran ile alakalıdır!” Ancak Abdulmelik el-Husi ve Nasrallah açıkça işin sorumluluğunun Suudi veya İsrail rejiminde olduğunu söylediğinde, muhatapların ağır darbeleri beklemesi gerektiği anlamına geliyor. BAE ve Suudi Arabistan bu farklılıkları dikkatlice analiz etmeli ve Yemen davasında doğru neticeye ve konuma ulaşmak için zamanlarını boşa harcamamalıdır.
 3- Yemen direnişinin Cumartesi günü devasa Suudi petrol tesislerine yönelik operasyonu, Yemen direnişinin operasyonel gücünü gösterdi. Bir Siyonist gazetesi, Yemen’in direnişinin “İHA operatörlerinin yeteneği” adıyla haber yayınladı. Gerçek şu ki, Suudi Arabistan’ın el-Şarkiyye eyaletindeki dev petrol tesislerine verilen zararın kapsamı, Yemen’in İHA’larının istihbarat ve savaş yeteneklerini ortaya çıkardı. Bu uçakların önemli miktarda mühimmat taşıdığı ve 1.050 kilometreyi geçtiği çok açık. Saldırı tahribatının hacmi, operatörler tarafından atılan Yemen direnişinin tüm füzelerinin hedefleri tam olarak vurduğunu gösterdi ve tam isabetle sonuçlanan bu saldırılar, hasar olmasa bile Yemen direnişinin beyanlarında işaret edildiği gibi Yemen askerî teçhizatının gelişmiş ve geleneksel sistemin istihbarat ve savaş yeteneklerinin göstergesidir. Cumartesi günü gerçekleşen bu askerî saldırı öylesine ağırdı ki, Amerika Birleşik Devletleri, Suudi Arabistan ve Arap Birliğini kökten sarstı.
ABD dışişleri bakanı başlangıçta İran’ı suçladı ve Yemen harekâtının kesin ayrıntılarını vermek istemeyen bazı ABD istihbarat teşkilatları, Pompeo’nun suçlamalarını kanıtlamak için güney İran’da ipuçları bulmak istedi, ancak başarısız oldu. Öte yandan, Pompeo’nun konuşması ABD savunması ve siyasi sisteminin gücü ve etkinliği hakkında ciddi sorular ortaya çıkardı. Bu nedenle güçlü bir İran karşıtı ABD senatörü ortaya çıkarak, teknolojinin tamamen İranlı olduğunu söyledi. Avrupalılar, Suudi Arabistan’la dayanışmayı ifade ederken ve saldırı hareketini kınarken, İran’ı suçlamayı ya da Yemen direnişine karşı sert sözler kullanmayı reddetti; ancak Arap Birliği ne sessiz kalabildi ne de konuşabilecek bir durumda kaldı. Bu nedenle, İran’ı geçmişte olduğu gibi aynı geleneksel edebiyatla kınadı, ancak İran’a gönderme yapmadı. Yemen’e karşı savaşta stratejik bir ortak olan Birleşik Arap Emirlikleri, İran ya da Ensarullah’a atıfta bulunma konusunda diğerlerinden daha temkinli kaldı ve sadece Abu Dabi’nin Riyad ile dayanışma içinde olduğunu açıkladı. Aslında, bu sahnede olanlar, Yemen direnişinin Cumartesi günü gerçekleştirdiği kesin eylemle onların ne kadar “çaresiz” olduklarını gösterdi.
4- Ensarullah’ın hamlesi yüksek bir zekâ seviyesini ortaya çıkardı. Bu, zaman açısından Netanyahu’nun Filistin karşıtı propaganda kampanyasında büyük bir darbe indirmiş oldu. Bu, bölgedeki operasyonel dengenin Direniş cephesinin yararına olduğunu gösteriyor. Bu zekice operasyon konum olarak, bir yandan Suudi petrol rafinerisinin kalbi olan el-Şarkiyye eyaletinde gerçekleşti ve diğer yandan ise 5.4 milyon Şii’nin varlığının ana odağını oluşturdu ve bu durum, İHA operasyonlarının yerli halk tarafından desteklenebileceği anlamına gelir ve bu aslında işgalciler için yıkıcı bir kabustur.
Belki de bu yüzden Suudi İstihbarat Teşkilatı ilk önce parmakla Irak’ı işaret ederek, operasyonun Necef ilinin çöllerinde bir noktadan yönlendirildiğini iddia etti. Bazıları ise, Husilerin Rubülhali çölüne nüfuz ederek petrol zengini bölgelere karşı operasyonlar yaptıklarını söylemeye çalıştılar. Ancak bu iddiaların hiçbiri bir anlam ifade etmedi ve herkes Cumartesi günkü operasyonunun büyük bir Yemen operasyonu olduğunu ve Yemen direnişinin kendisinin bu hassas silahları inşa etme kapasitesine ulaştığını kabul etti.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.