Lübnan gelişmeleri ve Nasrullah’ın aydınlatıcı açıklaması

Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah geçen 5 Kasım Pazar günü Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifa etmesinin ardından Lübnan’da yaşanan gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamada, Saad Hariri Riyad’a çağırıldığını ve istifası da kendisine dikte edilen Suud rejiminin kararı olduğunu ve Hariri Arabistan’ın hazırladığı bildiriyi okuduğunu belirtti.

Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifa gerekçesini Lübnan’da değil, asıl Arabistan’da aramak gerektiğini belirterek şöyle devam etti: Bu istifa Suud rejiminin Lübnan’ın içişlerine açıkça müdahalesinin işaretidir.

Aslında Seyyid Hasan Nasrullah’ın Lübnan gelişmelerine geniş açılı bakışı ve başta Saad Hariri’nin şaibeli istifa konusu olmak üzere bu gelişmeleri akılcı bir şekilde aydınlatması, Amerika, İsrail ve Suud rejiminin Lübnan’a yönelik komplocu yeni senaryosunun çeşitli açılarına ışık tutarak aydınlattı. Nitekim Seyyid Hasan Nasrullah’ın aydınlatıcı açıklamasında üzerinde durduğu gibi, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Arabistan’da istifa ettiğini açıklaması, Suud rejimi Lübnan’da yeni bir kriz çıkarma peşinde olduğu konusunda hiç bir şüpheyi geride bırakmamıştır.

Öte yandan Suud rejimine bağlı medya organlarının bu bağlamda başlattığı kampanyalar ve çeşitli provokatif yayınlar ve örneğin El Arabiye haber kanalının Saad Hariri’ye yönelik suikast planı ile ilgili iddiaları, Suud rejiminin Saad Hariri’nin Lübnan’a geri dönmesini engellemek istediğini ve Riyad’ın Hariri’ye uyguladığı baskıların gün ışığına çıkmasını istemediğini ortaya koyuyor.

Bu arada Suud rejiminin tutumu aynı zamanda Saad Hariri’nin artık Arabistan’ın güvendiği politikacı olma özelliğini kaybettiğini ve Riyad açısından süresi dolan bir politikacı olduğunu gösteriyor. Bu yoruma göre Arabistan elebaşıları Saad Hariri’yi Lübnan’ın siyaset arenasından silmek ve bir nevi tasfiye etmek ve onun yerine Lübnan’da Suud rejiminin politikalarını tam olarak uygulayan bir başka politikacıyı işbaşına getirmek istiyor.

Gerçekte Saad Hariri’nin hangi gerekçeye dayanarak istifa ettiği bir yana, Arabistan ziyareti ve istifa ettiğini açıklamasından sonra kendisinden hiç bir haber alınamaması hatta yakınlarını bile derinden kaygılandırmaya başladığı ifade ediliyor. Bu arada Saad Hariri’den Arabistan ziyareti ve istifa etmesinin ardından haber alınamaması, Hariri’nin bir nevi Arabistan rejimi tarafından gözaltına alındığı ihtimalini gündeme getiriyor. Bir başka ifade ile, hali hazırda Saad Hariri’nin Arabistan’da tam da iç siyasi ihtilafların doruk noktasına ulaştığı bir sırada bir nevi siyasi rehine olarak tutulduğu ihtimalinden söz ediliyor.

Bilindiği üzere Arabistan son günlerde bir dizi yeni tutuklamalar ve görevden almalar ve siyasi şaibeli cinayetlerle çalkalanıyor. Bu şartlarda Saad Hariri’nin Arabistan’a çağırılması, özellikle Arabistan uyruklu olması ve bazı Suud prensleri ile yakın ilişkisi olması da dikkate alındığında, şimdi kendisinden haber alınamaması Arabistan’da başlayan siyasi tasfiye operasyonunun bir parçası olduğu yorumlarına yol açtığı anlaşılıyor.

Her halükarda şimdi siyaset ve medya çevrelerinde Saad Hariri’nin şaibeli hakkında farklı ihtimallerden ve gerekçelerden söz ediliyor. Ancak bu yeni komplonun aynı zamanda Lübnan’ı yeni siyasi istikrarsızlığa sürüklemek ve bu ülkeyi yeni iç savaşlara doğru yönlendirmekle bazı hedeflerin peşinde olduğu anlaşılıyor. Bu açıdan bakıldığında, Saad Hariri’nin istifa etmesini özellikle şimdiki şartlarda açıklamasını Ortadoğu bölgesini yeni Ortadoğu projesi çerçevesinde izlenen Amerika ve korsan İsrail’in bölücü komplosunun bir parçası şeklinde telakki etmek mümkün. Buna göre yeni komplonun merkezinde ise Lübnan yer alıyor. Amerika, İsrail ve Suud üçgeninin Lübnan’a yönelik düğmesine bastığı yeni komplonun bir başka amacı ise bu ülkeyi zayıflatmak ve Lübnan milletini ve devletini iç krizlerle uğraştırmak ve böylece şartları korsan İsrail’in Lübnan’a karşı çok yönlü taarruza geçmesine hazır hale getirmektir.