ABD’nin bölgesel siyaseti; İran fobia ve İran’ı tehdit üzerine
ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, Riyad’dta Suudi rejimi yetkilileri ile yaptığı ikili görüşmeler ardından katıldığı bir basın toplantısında, Trump hükümeti takımının İran’ı bölgede etkisiz bırakmak için Suudi rejimi ve Amerika’nın diğer bölgesel müttefikleri ile yakın işbirliği içinde olduğunu bildirdi.
Amerika’nın dünyanın muhtelif bölgelerine sürekli müdahalelerine rağmen bu ülke savunma bakanı, İran’ın bölgeye müdahalesine karşı konulması gerektiğini iddia ederek “Bölgede ne zaman bir sorun olursa İran orada oluyor” diye konuştu.
ABD savunma bakanı Arabistan’ın Yemen’e yönelik iki yıldır sürdürdüğü kanlı saldırılarına değinmeksizin, İran’ın Yemen’den uzaklaştırılması yönünde çalıştıklarını ve Yemen krizinin çözümünde BM’nin aracı olmasını istediklerini söyledi.
Aslında Mattis’in bu sözleri Amerikalı yetkililer tarafından İran’a karşı söylenmiş yeni bir söz değil. İster Cumhuriyetçilerden olsun ister demokratlardan ABD yönetimi, İran’da İslam İnkılabının zafere erdiği ve İslam Cumhuriyetinin kurulduğu günden beri devamlı olarak İran’a karşı bu gibi tehditkar dili ve saldırgan edebiyatı kullanmakta ve her zaman muhtelif bahaneler uydurarak İran’ı tehdit etmektedir. Bu bakımdan Amerikalı yöneticilerin İran düşmanlığı hiç bir zaman yok olmamış ve her zaman muhtelif dillerde İran’a karşı bu kin ve nefret duygularını bir şekilde dile getirmiş ve halen de getirmekteler.
Ancak bununla birlikte yeni iktidara gelen Trump’ın genellikle militarist kökenli yetkilileri ABD’nin İran karşısındaki geçmiş yenilgilerini ört bas etmeye çalışarak Amerika’nın İran’a karşı yeni bir strateji belirlemek istediği gibi safsatalarla güya Amerika’nın şimdiye kadar İran karşısında tavizkar ve ılımlı davrandığı havasını vererek bundan böyle İran’a karşı daha farklı siyasetler uygulayacaklarını belirtmekteler.
Bu arada Amerika’nın İran karşıtlığı siyasetleri bu dönemde Arabistan’da Suudi rejimi ile bir nevi görev paylaşımı içinde bulunuyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkeyi ziyaret edebileceğine işaret eden Mattis, güçlü bir Suudi Arabistan’ın ABD’nin çıkarına olduğunu vurguladı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşen Mattis, Suudi ordusunun ve gizli servislerinin faaliyetlerini ise öve öve bitiremedi.
ABD savunma bakanı öyle bir ortamda Suudi rejimi hakkında bu övgüleri dile getirmekte ve Suudi rejimi ile yakın işbirliklerini sürdüreceğini belirtmekte ki gerek bölge ülkelerinde olsun ve gerekse dünyanın başka ülkelerinde nerede bir terör eylemi ve cinayet işleniyorsa bir yoluyla Suudi rejimi ve bizzat gizli istihbarat örgütlerinin bu terör eylemleri ve cinayetlerinde bağlantısı ortaya çıkmaktadır.
Amerika’nın bölgesel siyasetleri bellidir ve bu strateji Trump öncesi dönemde izlenen siyaset ve stratejiyle pek bir farkı bulunmamakta. Bu arada Amerika, bizzat kendi oluşturduğu tehditlere karşı koymak bahanesiyle Arap şeyh ve krallarına silah satışı üzerine özel bir hesap açmış ve bu yolla batmakta olan kendi ekonomisini bir nebze olsun kurtarmaya çalışmaktadır. diğer yandan Suudi rejimi gibi bölgenin geleneksel gerici yönetimleri de halk içerisinde desteklerinin olmayışını Amerika ve yabancı casusluk örgütlerine büyük paylar vererek ve Amerika gibi ülkelerden çok yüklü silahlar satın alarak telafi etmeye ve kendi varlıklarını sürdürmeye çalışmakta ve zaman kazanmaktalar.
Ancak bu silahlar ve himayesindeki terör örgütleri bile Suudi rejimini içinde bulunduğu bataklığa daha fazla gömülmekten kurtaramamakta. Bunun için de elini ABD’ye uzatarak ABD’den alacak destekle kendini Yemen, Irak ve Suriye bataklığından kurtarmaya çalışıyor.
Mattis Riyad’daki açıklamasında Amerika’nın kendi müttefikleri ile birlikte İran’ı Kiş Mat etmek istediği ifadesini kullanmıştır. ABD savunma bakanı aslında bu ifadeyle İran’ın yeni yönetim döneminde vereceği tepkiyi ölçmek istiyor. Gerçi ABD’li yetkililer İran’ın bu konudaki tutumunu çok iyi bilmekte ve şimdiye kadar Amerika karşısında kesinlikle taviz vermeyen İran’ın bundan sonra da aynı kararlı tutumunu sürdüreceğinin farkındalar.
Nitekim İslam İnkılabı rehberi İmam Ayetullah Seyyid Ali Hamanei dün ordu komutanlarına hitaben yaptığı konuşmasının bir bölümünde, İslam Cumhuriyeti nizamının bir çok güçlü özelliklere sahip olduğunu, bu güçlü noktaların zayıf noktalardan nitelik ve nicelik olarak fazla olduğunu, bu güçlü noktalardan birinin İran milletinin süper güçlerin karşısında direnmekten ibaret olduğunu belirterek, mütecaviz güçlerin milletleri ve devletleri korkutup gayrı meşru menfaatlerini temin etmek için hadlerini aşarak kendilerini büyük gösterip tehdit dili kullandıklarını, bir ülke için en kötü durumun ülke yöneticilerinin bu tehditlerden dolayı korkuya kapılmaları olduğunu hatırlatarak; böyle bir durumda saldırgan güçlerin küstahlaşıp saldırıya geçebileceklerini vurguladı.
İran İslam Cumhuriyeti nizamı ve İran halkının şimdiye kadar büyük güçlerin tehdit ve şantajlarından korkacak ve geri adım atacak olsalardı, şu anda İran ve İranlıdan hiç bir eserin kalmamış olacağını belirten İmam Ayetullah Hamanei, düşman’ın, Amerika ve Amerika’dan daha büyüklerin halka dayalı olan bir nizam karşısında, direnen ve kendi nizamını seven bir halk karşısında hiç bir halt edemeyeceklerini bildirdi.