UAEA görevi, denetim mi ajanlık mı?

  • 09 Aralık 2020
  • 1.316 kez görüntülendi.
UAEA görevi, denetim mi ajanlık mı?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı-UAEA’nın siyasi baskılardan etkilenmesi ve Ajans üyelerinin gizli bilgilerinin dışarıya sızmasına dair belgeler, bazı sorular ve şüpheleri uyandırmıştır.

İslami Şura Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Mücteba Zonnuri, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın İran’a ait bilgileri düşmanla paylaştığını ve muhtelif aşamalarda emanettarlık ilkelerine uymadığını kaydetti.
UAEA’nın İran ile ilgili gizli raporunun basına sızmasına tepki gösteren Zonnuri, UAEA denetçilerinin bazen Batı ajanları olarak, Ajans’ın temsilcisi kılıfında, İran’ın gizli bilgilerini düşmanın istihbarat servislerine sunduğunu vurguladı.
Bu mesele İran İslam cumhuriyetinin Viyana’da uluslararası kurumlarda daimi temsilcisi Kazım Garibabadi tarafından da değinildi; bu da Ajans’ın dış baskılardan etkilenmesi konusundaki endişeleri arttırıyor.
Batılı haber çevreleri geçen Cuma günü sırf Ajans’ın bilgi alanında olan bazı haberleri yayınlayarak, İran’ın Ajans üyelerine, Natanz nükleer tesisinde modern IR-2M tipi modern santrifüjler monte edeceğini bildirdiğini duyurdular.
UAEA Tüzüğü 7. Maddesi uyarınca Ajans, çalışmaları nedeni ile edindiği gizli bilgiler veya endüstriyel sırları asla açıklamamalıdır.
İran İslam cumhuriyeti dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif ise 19 Ağustos 2017 tarihinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı eski genel müdürü Yukio Amano’ya yazdığı mektupta Ajans’ın İran ile ilgili gizli bilgileri üçüncü tarafa aktarmaktan çekinmesi gerektiğine işaretle, “Ajans’ın Bercam nükleer anlaşma metni ve Güvenlik Konseyi 2231 kararı uyarınca İran’ın teknik ve ekonomi gelişmesini engellememesi ve yürürlükte olan güvenlik maddeleri ve şahsi hukuku riayet etmesi gerektiğini” açıkça belirtti.
İran nükleer fizikçi bilim insanına yönelik terör saldırısı ve İran nükleer bilim insanları hakkında Ajans’ın gizi bilgilerinin sıra dışı yayınlanması, Ajans ihlalinin telafi edilemeyen sonuçları ve konunun önemini açıkça gözler önüne seriyor. Mesut Ali Muhammedi, Mecid Şehriyari, Mustafa Ahmedi Ruşen ve Daryuş Rızai Nejad, 2009-2011 yılları arasında terör saldırı sonucu şehit olan İranlı nükleer bilim insanlarıdır.
İran’ın seçkin savunma ve nükleer bilim insanı Muhsin Fahrizade de 27 Kasım Cuma günü öğleden sonra Tahran’ın yakınlarında düzenlenen terör saldırıda şehit oldu. Tabi ki bu olayların tekrar yaşanması, Ajans ile ilgili şüpheleri güçlendiriyor.
Bizzat Bercam nükleer anlaşmanın 26 ve 36. Maddeleri uyarınca karşı tarafın taahhütlerine bağlı kalmaması durumunda sorumlulukların tümü veya bazıları durdurulabilir.
Hiç şüphesiz nükleer bilim İran halkına aittir ve gelişmiş bir bilim olarak İran’da artık kurumsallaşmıştır. Bu yüzden kamuoyu yoğun bir şekilde Bercam nükleer anlaşmanın mevcut durumunda devam etmesine karşıdır. İslami şura meclisi de kamuoyunun temsilcisi olarak İran halkının istekleri doğrultusunda ve duyulan endişelere karşılık olarak geçtiğimiz hafta “İran Halkının Haklarını korumak ve Yaptırımların Kaldırılması İçin Stratejik Eylem Planı”nı onayladı. Söz konusu plan uyarınca hükmet karşı tarafların sorumluluklarını gerçekleştirmemeleri durumunda ek protokoldeki sorumluluklarını durdurmalı.
İslami Şura Meclisi’nin Yaptırımların İptali İçin Stratejik Eylem Tasarısı’nı kabul etmesine temasla, bu kanunun İran İslam Cumhuriyeti düşmanlarının casusluk eylemlerine engel olacağını kaydeden Zonnuri’nin, söz konusu mantıklı kararın, İran’ın karşı tarafın güven temelinde ve karşılıklı haklar ve sorumluluklar çerçevesinde hareket ettiği müddetçe nükleer anlaşmadaki sorumluluklarına bağı olacağını gösterdiğini belirtmesini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.